16.10.04

DTGB 11. KURULTAYI EKOLOJİ KOMİSYONU RAPORU

Çevre sorunları, günümüzde hızla artan ve içindekilerle birlikte dünyayı tehdit eden en büyük tehlikelerin başında gelmektedir. İnsanların ve diğer canlıların yaşamlarını sürdürdükleri çevrede ortaya çıkan kümülatif nitelikli bozulma olarak ele alabileceğimiz bir aşamaya gelmiş bulunmaktadır. Genelde tüm dünyayı ilgilendiren ekolojik sorunlar, özelde de Türk Dünyası için önlem alınması gereken boyutlara ulaşmıştır. Bu kapsamda:

1. Dünyanın en büyük iç gölü niteliği taşıyan Hazar Denizi’nin çevresel sorunları uluslararası ve çok faktörlü bir özelliği sahiptir. Bu denizi çevreleyen ülkeler ve burayı besleyen Volga, Ural, Kura, Terek, Emba, Atrek ve Gurgan gibi nehirlerin beraberinde getirdiği kirliliklerin ortaya çıkardığı çevre sorunları göz ardı edilemeyecek boyutlara ulaşmıştır. Hazar Denizi özellikle kıyısında petrol yataklarının bulunması nedeniyle petrol endüstrisi faaliyetleri, arıtılmadan göle verilen kimya endüstrisi atıkları ve kentsel atıklar ile de önemli ölçüde kirlenmektedir. Bu kirlenme bölgenin ekolojik dengesini bozmakta, Hazar Denizi’ne özgü bir takım canlı türlerinin nesillerinin tükenmesine sebep olmaktadir.

Hazar Denizi’nin sorunları kıyı ülkeleri Cumhurbaşkanları ve Dış İşleri Bakanları zirvelerinde ele alınmaktadır. Fakat bu görüşmeler Hazar’ın statüsü ile ilgili siyasal nitelik taşıdığı için çevre sorunları ön plana çıkmamaktadır. Hazar Denizi kıyısı ülkelerinin çevre bakanlarının katıldığı bir zirve tertiplenmeli, çevre sorunları uzman kurumların da yardımları ile ele alınarak görüşülmelidir.

2. Dünyanın en büyük 4. gölü olan Aral Gölü’nün kurumasıyla verimli topraklar çölleşmekte, büyük miktarda tuz tozu etrafa yayılmakta, bölgedeki iklim değişikliği, salgın hastalıklara özellikle de anne ve çocuk ölümlerine sebep olmaktadir. Bölgedeki insanların geçim kaynağı olan balıkçılık tamamen durmuştur. Aral Gölü’nün kuruması sorunu, kaynağı Pamir dağlarındaki buz kütleleri olan Amuderya ve Sırderya nehirlerinin Özbekistan ve Türkmenistan’daki pamuk tarlalarının sulanması amacıyla yataklarının değiştirilmesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Ancak her iki ırmağın şuanki yataklarının çölden geçmesi yüzünden tarım alanlarına tuzlu su gelmekte, bu da tarım alanlarını coraklaştırmaktadır. İlkel sulama yöntemleri bölgedeki su kaynaklarının verimli bir şekilde kullanılmasını engellemektedir. Ayrıca ihtiyac fazlası sular çöle bırakılmakta ve bu da başka bir ekolojik probleme neden olmaktadır.

Bununla birlikte her iki nehrin sularının tekrar eski yataklarına alınması, halihazırda Özbekistan ve Türkmenistan’da oluşan tarım kültürünün yok olmasına dolayısı ile bu bölgelerde ekonomik sorunların ortaya çıkmasına yol açacaktır. Bölge ülkelerinin çölleşmenin önüne geçebilmeleri için hep birlikte ortak menfaatler çerçevesinde alınmasi gereken acil tedbirleri müzakere etmeleri gerekmektedir.

3. Ermenistan’da 1977.de elektrik üretimine başlayan ve 1988.de meydana gelen deprem sonucunda güvenlik nedeni ile faaliyetleri durdurulan Metsamor Nükleer Santrali 1995.de yeniden kullanıma açılmıştır. Avrupa Birliği ve Uluslararası Atom Enerji Ajansının santralin kapatılması yönündeki taleplerini sürekli geri çeviren Ermenistan hükümeti, bölge devletleri için büyük tehlike oluşturan santrali çalıştırmakta israr etmektedir. Mevcut eski sovyet nukleer santral teknolojilerinin en eskileri ile inşa edilen Metsamor santrali teknik yetersizliklerinin yanı sıra birinci dereceli deprem bölgesinde olması sebebiyle de tehlike arz etmektedir.

Metsamor Nükleer Santrali atıkları Aras çayına akıtılmakta, bu radyoaktif sular Kura nehri ile birleşerek Azerbayca’ın başkenti Bakü çevresinde içme suyu olarak kullanılmaktadır. Ermenistan gerekli tedbirleri almadığı için kınanmalı ve ayrıca nükleer santralın derhal kapatılması ve alternatif enerji kaynaklarının kullanıma sokulması gerekmektedir.

4. Karadeniz günümüzde trafiği artan ve tüm dünyanın kullandığı bir su yolu konumundadır. Kıyı ülkelerinin Karadeniz’in yaşadığı çevre sorunları konusunda organize olmamaları, tüm dunyanın radyoaktif atıklarının kimyasal ve zehirli çöplerinin Karadeniz’e dökülmesine sebep olmaktadır. Tüm bu etkenlerin yanısıra kontrolsüzce, sorunsuzca, aşırı avlanma ve deniz kirliliği sonucu Karadeniz’in doğal dengesi büyük ölçüde zarar görmektedir. Karadeniz’de yaşanan olumsuz durum önlenmediği takdirde, bölge ülkeleri için geri dönülmez sonuclar doğurması kaçınılmaz olacaktır.

5. Çin Halk Cumhuriyeti’nin Doğu Türkistan’da 1996’da durdurmuş olduğu nükleer ve kimyasal denemeler bölgenin ekolojik dengesini bozmuş ve burada ölümle sonuçlanan ciddi sağlık problemlerini ortaya çıkarmıştır. Çin Halk Cumhuriyeti, bütün bu denemeleri kasıtlı olarak Türk halklarının yaşadığı bölgelerde yaptığı için kınanmalı, nükleer ve kimyasal denemelerin yol açtığı tahriplerin düzeltilmesi için faaliyetsizliğine son vermelidir.

6. Rusya Federasyonu Hakas Cumhuriyeti’nde 1985.ten beri faaliyet gösteren Sayanogorsk Aliminyum Fabrikası büyük çevre ve demografik sorunlara yol açmaktadır. Bu politikanın devamı olarak fabrikanın üretim kapasitesini arttırmak amacı ile yeni bir tesisin açılması bölgedeki durumun ağırlaşmasına neden olacaktır. Yeni inşaatın zamanında durdurulması ve halen üretime devam eden fabrikanın kapatılması bölgenin ekolojik güvenliği yönünden büyük önem taşımaktadır.

7. Öncelikle Türk Dünyası’nı ilgilendiren ve yukarıda belli başlıları ele alınan ekolojik sorunların takibi için her türlü çevresel bilginin toplandığı bir bilgi bankası oluşturmak hem kat edilen mesafenin takibi hemde genel bir hafizanin olusturulmasi açısından önem taşımaktadır. Bu amaca hizmet eden bir Internet sitesinin oluşturulması gerekmektedir.

8. Ekoloji komisyonunun iletişim dili Turkçe’dir.

Öneriler :
A) Kırgızistan Cumhuriyeti’ndeki Issık–Kul Gğlü civarında iki nükleer artık bölgesi çevreye ve halkın sağlık durumuna zarar vermektedir. Aynı bölgede radiasyon düzeyinin normalleri bir kaç yüz defa katlaması göz altına alınarak gerekli tedbirlerin alınmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

B) Rusya Federasyonu Ural bölgesindeki Çelyobinsk vilayetinde 1950 senelerden yapılan nükleer denemeler yerli başkurt halkı üzerinde olumsuz etkilerini sürdürmektedir. Çelyobinsk şehrinin dünyanın en tehlikeli bölgeleri sırasına ait olunmallı ve bu denemelerin doğurduğu sonuçlar enkısa sürede aradan kaldırılrmlıdır.

Hiç yorum yok:

 
Siteyi düzenleyen: Terken_Hacaloğ*lu